The Reader (2008)




Türkçe adı: Okuyucu
Yönetmen: Stephen Daldry
Oyuncular: Kate Winslet, Ralph Fiennes, David Kross
IMDB puanı: 7.8
Zeynop puanı: 7


Stephen Daldry'nin elinden çıkan filmlerin benim için özel bir yeri vardır. (bkz. The Hours, Billy Elliott) The Hours benim için şimdiye kadar yapılmış en güzel edebiyat uyarlamalarından birisidir mesela.


Her neyse. Anlaşıldığı üzere Stephen Daldry'i severim, Kate Winslet'i de severim peki film için ne düşünüyorum? Film güzel olmuş, ama çok güzel değil. (gayet basit bir anlatımla: )


Film farklı dönemlerde Almanya'da geçiyor ve bize aynı karakterlerin değişik zamanlardaki değişimlerini, yaşantılarını sunuyor. (Ve evet yine bir Hollywood klasiği olarak sürekli İngilizce konuşan Almanlarla karşı karşıyayız)


Michael adlı genç Alman çocuğumuz bir gün hastalanır ve ona bir biletçi olarak çalışmakta olan ve kendisinden yaşça epey büyük Hanna yardım eder. Hanna'dan çok etkilenen Michael onu daha sonra ziyarete gider ve ikilinin arasında cinsellik odaklı bir ilişki başlar. Bu buluşmalarında Hanna Michael'dan kendisine sürekli kitap okumasını ister. Hanna'nın aniden gidişiyle yolları ayrılan bu iki kişi, yıllar sonra Nazilerin yargılandığı bir mahkeme salonunda beklenmedik bir şekilde tekrar karşılaşırlar.


Filmin artılarına gelelim: Oyunculuk fevkaladenin fevkinde, müzikler çok hoş, hikaye bakımından da vıcık vıcık olmadan insana duyguları yansıtabiliyor.


Eskiler: Tekrardan, İngilizce konuşan Almanlar, bir de afişte yer alan "How far would you go to protect a secret" aka "Bir sırrı korumak için ne kadar ileri gidersiniz" ibaresindeki "sır" gayet alakasız ve sıradan bir şey. Ve spoiler vereceğim özür dilerim ama bir kadının tüm hayatını bu sırrı korumak adına feda etmesi hiiiiiç mantıklı değil, kusura bakmayın.


Kate Winslet Oscar heykelciğini alnının akıyla almış, The Reader da iyi ki en iyi filmi almamış diyerek sözlerime son veriyorum.


Peki izlemeli misiniz? Eh, izleyin tabii ki.

1 yorum:

Tyra DeSalvo dedi ki...

1. Ralph şahane.
2. Kate daha da şahane.
3. Yeri geldi baya duygulandım ama çaktırmadım.
4. Giyinik Kate'i soyunuk Kate'e tercih ediyorum.
5. Filmin en vurucu anı yaşlı Hanna'yla olgun Michael'ın karşılaştığı sahne bence. Öncesindeki reading seansları da çok tutkulu. Hani artık sevişemiyoruz ama böyle de idare edebiliriz der gibi.
6. Sır konusunda katılıyorum sana, zira hadise sonunda her işte bi hayır vardıra geliyo.