The Curious Case of Benjamin Button (2008)




Türkçe adı: Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi
Yönetmen: David Fincher
Oyuncular: Brad Pitt, Cate Blanchett, Tilda Swinton, Jason Flemyng
IMDB puanı: 8.4
Zeynop puanı: 8


Bu senenin en merakla beklediğim filmlerinden birini sonunda izlemiş bulunuyorum. En sevdiğim erkek oyuncuyu, en sevdiğim kadın oyuncuyu bir de en sevdiğim yönetmenlerden birisini bir araya getiren bu filmin "En sevdiğim filmler Top 10" listeme gireceğini düşünüyordum, olmadı, ama yine de ağzımda çok hoş bir tat bıraktı.


The Curious Case of Benjamin Button, Amerika'nın en tanınan yazarlarından birisi olan Scott Fitzgerald'ın (bkz. Muhteşem Gatsby) aynı isimli hikayesinden uyarlanmış. Forward maillerin en popülerlerinden olan "Hayatı tersten yaşasak ne güzel olur değil mi?" ye bir cevap niteliği taşıyor.


Gözünde katarakt, bacaklarında romatizmalarla yaşlı bir adam olarak dünyaya gelen Benjamin Button karakterinin yaşlılıktan gençliğe ve çocukluğa doğru uzanan yaşamına Benjamin'in günlüğünden sayfalarla şahit oluyoruz.


Film hakkında söyleyecek çok şey var aslında, mesela savaşta ölen gençler anısına tren istasyonuna koyulan geriye doğru çalışan saat. Oğlunu savaşta kaybeden saatçi kör bir adam, zaman geriye işlese, oğullarımız savaşa aslında hiç gitmemiş olsa düşüncesiyle ters yöne doğru çalışan bir saat yapar. Ama Benjamin karakterinde bu geriye gidişin aslında çok da hoş bir şey olmadığını görüyoruz.


Film, uzun ama sıkıcı olmaktan çok uzak bir roman gibi. (Yer yer Forrest Gump havalarına'da bürünmüyor değil) Yönetmenin Fincher olduğunu ise afişte yazmasa asla tahmin edemezdim. Önceki aykırı filmlerinden (bkz. Fight Club, Se7en, Alien 3) farklı olarak Fincher bu kez popüler bir Hollywood sineması ürününe imza atmış. Büyük bütçeli Hollywood filmlerinde olan tüm elementler bu filmde de mevcut. Ama konusu itibariyle yine de klişe olmaktan uzak olmayı başarıyor.


Sonuç olarak kesinlikle izlenmesi gereken bir film The Curious Case of Benjamin Button. David Fincher, Brad Pitt, Cate Blanchett, Tilda Swinton, muhteşem müzikler, inanılmaz görüntüler, hayatın anlamına dair ufak alıntılar ve de hoş bir hayat dersi için. İzleyiniz efenim.


Bu arada 13 adaylığı olmasına rağmen filmin En iyi Film, En iyi Erkek Oyuncu Oscar'larını alabileceğini pek sanmıyorum. Ama makyaj konusunda bu filme Oscar vermezlerse Akademi'ye çok darılırım. :P

Changeling (2008)




Türkçe adı: Sahtekar
Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular: Angelina Jolie, John Malkovich, Gattlin Griffith, Michael Kelly
IMDB puanı: 8.1
Zeynop puanı: 7.7


1980 yapımı bir korku filmi vardı aynı isimde. Changeling adı altında 2008 yılında gösterime girecek bir film çekildiğini duyunca, bu 80 yapımı korku filminin tekrar çekildiğini düşünmüştüm. Ama yanılmışım. 2008 Changeling'inin 1980 Changeling'iyle yakından uzaktan alakası yok.


2008 Changeling'i yönetmenlik vasıflarını geç te olsa keşfetmiş olan, ve bu yolda emin adımlarla ilerleyen tipik bir Clint Eastwood draması. Clint Eastwood draması olarak ne demek istiyorum peki? Yönetmenin Mystic River, Million Dollar Baby gibi filmlerini eğer izlediyseniz, neden söz ettiğimi gayet iyi biliyorsunuzdur. Clint Eastwood, filmlerinde, insanların başlarına gelen talihsiz olaylar sonucunda bu insanların nasıl hayatlarına devam edebileceklerini, bu acılarla nasıl başa çıkabileceklerini irdelemekten çok hoşlanıyor. Changeling'de ise acıların neredeyse en büyüğüne şahit oluyoruz. Çocuğu kaçmış/kaçırılmış bir annenin oğlunu bulmak için neleri göze alabileceğini görüyoruz. Bunun yanında ise film, emniyet teşkilatının yozlaşması, bir polis devleti yaratılma çabaları gibi olayları 1928 Amerika'sını merkeze alarak incelemiş.


Angelina Jolie ise filmde gerçekten çok çok başarılı.(Bu sene en iyi kadın oyuncu dalında Oscar'a aday gösterildiğini de hatırlatalım) Çocuğu kaybolmuş bir annenin yaşayabileceği tüm duyguları gözleriyle ve yüz ifadeleriyle eksiksiz anlatıyor. Filmin bir diğer sürprizi de John Malkovich.


Peki filmin kötü yönleri neler? Şöyle söyleyeyim, film izleyici bunaltmak için elinden geleni ardına koymuyor. İzleyici tam "oh be" diyeceği zaman, başka bir olayla yeniden sarsılıyor ve bu bunalım, stres, üzüntü, şaşkınlık ve merak olguları film bitene kadar izleyiciyi rahat bırakmıyor. Mystic River'ı da aynı duygularla izlemiştim mesela. Clint Eastwood izleyiciye istediğini vermeme konusunda çok kararlı. Filmin başında çıkan "Gerçek bir hikaye" ibaresi ise, izleyicinin üzüntüden "Amaan nasılsa sadece film" kaçışını da imkansızlaştırıyor.


Sonuç cümlemize gelirsek ise eğer mutlu, mesut, neşeli bir gününüzdeyseniz bu filmden uzak durun, eğer çok hüzünlü bir gününüzdeyseniz yine uzak durun. Ama normal bir gününüzde şöyle içi dolu, etkileyici bir film izleyim diyorsanız, buyrunuz size Changeling.