Bonneville (2006)





Türkçe adı: Bonneville
Yönetmen: Christopher N. Rowley
Oyuncular: Jessica Lange, Kathy Bates, Joan Allen, Tom Skeritt
IMDB puanı: 6.2
Zeynop puanı: 6.5


Aslında 2006 yapımı olan bu film, ülkemizde 2008 senesinde fark ettirmeden gösterime girdi ve kısa bir süre sonra da usulca gösterimden kalktı. Yol filmlerine oldum olası bayılmışımdır (Thelma & Louise, Little Miss Sunshine, Sideways) Bu filmi de bir yol filmi olması ve üstün oyuncu kadrosundan dolayı izlemeden edemedim.


İlk olarak yine kısaca filmin konusuna bakalım. Arvilla'nın (Jessica Lange) kendisinden yaşça büyük olan kocası Joe hayatını kaybeder. Ölmeden önce Arvilla'ya cesedini yakmasını ve küllerini de etrafa saçmasını vasiyet eder fakat Joe'nun ilk evliliğinden olan kızı Francine bu kül saçılma olayına hiç te sıcak bakmaz. Joe'nun cesedinin annesinin, yani Joe'nun ilk karısının, yanına, California'ya gömülmesini ister ve aksi takdirde Arvilla'yı oturduğu evden çıkarmakla tehdit eder. Arvilla Joe'nun küllerini, iki yakın arkadaşı Mormon Carol (Joan Allen) ve çılgın Margene'i (Kathy Bates) ve de 1966 model Pontiac Bonneville marka arabasını alıp California' ya doğru bir yolculuğa çıkar. Yolculuk,bu 3 kadın için, zaman zaman eğlenceli, zaman zaman tehlikeli, kimi zaman da duygusal bir deneyim olacaktır.


Bonneville için ne yazıkki bir başyapıt diyemeyiz, hatta güzel bir film dememiz de çok mümkün değil ama oyuncu kadrosuyla baştan sona kadar insanı sıkmadan ilerliyor ve yer yer de çok güldürüyor. Kathy Bates'in olduğu her film zaten tereddütsüz izlenir, onunla böyle bir araba yolculuğuna çıkmak da seyirci için gerçekten de büyük bir zevk. Sırf bu yüzden belki izlemek gerek Bonneville'i.


Sonuç olarak eğer yapacak daha iyi bir işiniz yoksa, bir fincan kahve koyun kendinize, koltuga uzanın, hatta mümkünse yanınıza annenizi de alıp izleyin Bonneville'i.

Wall-E (2008)




Türkçe adı: Vol.i
Yönetmen: Andrew Stanton
Oyuncular: Wall-E, Eve
Seslendirenler: Ben Burtt, Elissa Knight, Jeff Garlin, Sigourney Weaver
IMDB puanı: 8.7
Zeynop puanı: 9


Yine yeni bir uzun aradan sonra merhabalar pek sevgili sinemaseverler. Bu verilen uzun ara tabi ki film izlemediğim anlamına gelmiyor; tek sebep tembelliğimden ötürü oturup bir türlü bu filmler üzerine birşeyler yazamamam.


Bugün sizlere tanıtacağım film bir Pixar şaheseri olan Wall-E (ya da Türkçe adıyla Vol-i). Pixar'ın yeri animasyon dünyasında benim için hep ayrı olmuştur. 20th Century Fox'un Ice-Age'i ya da DreamWorks'un Shrek'i Madagascar'ı her ne kadar izlenilebilir olsalar da Pixar'ın ne animasyon kalitesine, ne senaryo derinliğine, ne de duygu geçirme kabiliyetine yetişememişlerdir.


Animasyon dünyasını kasıp kavuran Shrek fırtınası bile, izlerken eğlenceli görünmesine rağmen, izledikten sonra büyük bir etki bırakmaz insanın benliğinde. (Bunların hepsi benim şahsi fikirlerim) Ama bir Kayıp Balık Nemo, bir Ratatoille, ne kadar izlenilse izlensin tadından bir şey kaybetmeyen, ve insanın aklına geldikçe gülümseten filmlerdir.


Tüm bu sebeplerden dolayı Pixar'ın son filmi Wall-E için beklentilerim çok büyüktü. Büyük beklentilerin de genelde büyük düş kırıklıklarına yol açacağı bilinen bir gerçektir ama bu sefer durum böyle olmadı.


Wall-E'nin konusundan kısaca söz etmek gerekirse, film distopik bir Dünya gezegeninde geçmektedir. Beklenen olmuştur ve insanlar tüketim çılgınlığına kendini kaptırıp, Dünya'yı bir çöp gezegen haline getirmişlerdir. Kullan-at politikasını benimseyen insanlar, her şeyde olduğu gibi çareyi Dünya'yı kullanıp, sömürdükten sonra terketmekte bulmuşlardır. Dünya'yı çöp temizleme robotlarına (Waste Allocation Load Lifter Earth-Class aka Wall-E) emanet eden insanlar tüketim çılgınlığına uzayda kendilerine yarattıkları sanal evrende devam etmektedirler. Bu robotlardan bozulmadan görevine devam eden tek robot kahramanımız Wall-E'dir. Koskoca dünyada tek başına görevine devam etmekte olan Wall-E'nin hayatı, Dünya'da bir yaşam formu bulma görevine sahip olan başka bir robot, Eve'le karşılaşınca tamamen değişir.


Filmin ilk 20 dakikası neredeyse tek bir söz bile söylenmeden geçiyor ve film boyunca konuşmalar ve diyaloglar minimuma indirgenmiş. (Sonuçta robotlardan bahsediyoruz) Ama Pixar bize konuşma olmadan da nasıl muhteşem ve inandırıcı karakterler yaratılabileceğini gösteriyor. Çoğu gerçek aktörün senelerce çalışıp aktaramayacağı duyguları, Wall-E gibi bir bilgisayar yaratısı hiç zorlanmadan ekrana aktarıyor ve bu sevilesi karakter sizi filmin başından sonuna kadar avucunun içinde tutuyor. En büyük aşk filmlerinden, en meşhur aşıklardan daha saf, ve gerçek bir sevgiyi gözler önüne seriyor Wall-E. Bu güzel öykünün yanında, çevre ve doğa ile ilgili mesajları da insanın gözüne sokmadan, ama yine de etkili bir şekilde ekrana getiriyor.


Sonuç olarak, hiç zaman kaybetmeden izleyin izlettirin, arşive alıp bir daha izleyin efenim. Çok yaşa Pixar.